Grip özellikle solunum ve dolaşım sistemini etkilemekle beraber, hemen tüm organlarımızda çeşitli etkileri görülebilen sistemik bir enfeksiyon hastalığıdır. Enfeksiyon ajanı Hemofilus influenza ismiyle anılan bir virüstür. Genel vücut direncimiz ve savunma sistemimiz güçlü olduğu sürece büyütülecek bir hastalık değildir. Bu nedenle genç ve erişkin popülasyonda oluşturduğu en büyük zarar iş ve güç kaybı ile sağlık giderlerini artırması nedeniyle ekonomiktir. Ancak ileri yaşlarda, yeni doğanlarda, bağışıklık sisteminin zayıf düştüğü kronik hastalıklarda, dolaşım ve solunum sisteminin hastalıklarında, kanser hastalarında, organ nakli yapılan hastalarda, AIDS gibi bağışıklık sistemini zayıflatan diğer hastalıkların varlığında son derece ağır seyrederek ölümlere dahi neden olabilir. Genel olarak bakıldığında dünyada en çok ölüme neden olan hastalıklardan kabul edilir.
Pek çok viral ajan ile organizmamız bir kez karşılaşmakla veya enfeksiyon geçirmekle ömür boyu bağışıklık kazanabilmektedir. Halbuki H.influenza virüsü geçirdiği değişimlerle (mutasyonlarla) çok sık yüzeyel özelliklerini (antijenlerini) yani dış görünümünü değiştirebilmektedir ve her bir değişiklik bağışıklık sistemimizi atlatabildiği sürece yeni enfeksiyonlara neden olmaktadır. Bu mutasyon küçük bir değişiklik ise daha küçük gruplarda, yerel veya bölgesel olarak etkili olurken, çok daha köklü mutasyonlarla dünya çapında salgınlara neden olabilmektedir.
Influenza virüsü, hasta bir insanın aksırık ve öksürüklerle çevreye yaydığı virüslerle kolayca damlacık enfeksiyonu şeklinde hava yoluyla veya enfekte bölgelerle temas eden ellerimiz aracılığı ile üst solunum yollarından kolayca bulaşıp yayılabilir. Virüsler havada 8 saate kadar asılı halde canlı kalabilmektedir. Bu nedenle ortamların havalandırılması ve el yıkama alışkanlığı enfeksiyon bulaşıcılığının önlenmesinde çok önemlidir.
Influenza virüsündeki yeni mutasyonların Dünyada ilk görüldüğü bölgelerden elde edilen örneklere göre yüzey antijenlerine karşı geliştirilen aşılarla muhtemel grip enfeksiyonlarına karşı korunmak mümkün olabilmektedir. İlgili aşıyı yaptıran kişilerde bu değişik mutasyona karşı antikor geliştirmesi sağlanır. Açıktır ki koruyucu aşısı ile immünize edilen kişilerde yeterli antikor cevabı oluşturulabilmiş ise, ilgili H.influenza virüsü ile karşılaştığımızda gripal enfeksiyon gelişmesi beklenmez. Ancak bu korunma programında iki önemli soru vardır. Birincisi, karşılaştığımız mutant H.influenza virüsü, aşısını yaptırdığımız virüs tipiyle aynı mıdır? İkincisi, yaptırdığımız aşıya karşı bağışıklık sistemimiz yeterli oranda antikor geliştirebildi mi? Savunma sistemimizde bir problem olmadığını kabul edersek, karşılaştığımız virüs yaptırdığımız aşı ile bire bir aynı mutant ise grip enfeksiyonuna yakalanmayacağız demektir. Çok küçük farklılıklar gösteren bir virüs ile karşılaşmamız durumunda da daha hafif bir grip geçireceğimizi söyleyebiliriz.
Gripal enfeksiyonun sağlıklı kişilerde önemli bir hasar oluşturmadan atlatılabildiğini belirtmiştik. Asıl amacımız özellikle risk grubundaki insanların gripal enfeksiyonlara yakalanmasını önlemek olmalıdır. Bu durumda ilk bakışta hemen şu sonuç ortaya çıkar: "O zaman yalnızca risk grubundaki insanları aşılayalım." Ama şu noktayı da kaçırmamamız gerekir. Risk grubundaki insanların bağışıklık sistemleri zaten zayıf olduğuna göre, bu gruptaki insanlar aşılama sonrası yeterli oranda antikor geliştirebilecekler mi? Öte yandan gripal enfeksiyonlar salgınlar şeklinde yayıldığına göre, bir toplumda ne kadar çok grip hastası olursa, o denli daha çok yeni grip hastası ortaya çıkacak demektir. Bu durumda sadece risk grubundaki kişilerin değil, hatta özellikle sağlıklı kişilerin aşılanması gerekir ki, toplumdaki muhtemel grip enfeksiyonuna yakalanabilecek kişilerin sayısını mümkün olduğunca azaltabilelim. Aşılama programları ancak bu şekilde toplumun risk grubunu oluşturan bireylerini gripal enfeksiyonlardan güvenle koruyabilir.
Virüs aşıları en kolay yüzey antijenlerine karşı hazırlanmaktadır. Influenza virüsünün yüzeyel antijenleri mutasyonlar yoluyla sık değiştiğine göre, günümüzdeki grip aşıları hiç sonu gelmeyecek bir sanayi ve ekonomi haline gelmektedir. Gripten aşılanma yoluyla korunmanın en kesin yolu, virüsün kor antijenine karşı aşı geliştirilmesiyle mümkün olacaktır. Grip virüsü dış görünüşünü, yani kılık kıyafetini sık sık değiştirse de, virüsün içi, yani kor antijeni sayılabilecek RNA zinciri, yani nükleik asidi hiç değişmez, sabittir.
Gripten korunmanın tek yolu tabi ki sadece aşılanma programları değildir. Sık ve etkili el yıkama alışkanlığı gibi hijyenik kurallara uyulması, hasta kişilerin aksırıklar sırasında ağızlarını elleriyle kapatması hatta daha iyisi maske kullanması, bol sıvı alınması, yeterli taze ve doğal sebze ve meyvelerin tüketilmesi, özellikle "C" vitamini açısından zengin besinlere mümkün olduğunca çok yer verilmesi oldukça önemlidir.
www.masafak.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder